İslam, toplumda bir din olarak benimsenmesinden itibaren sermaye konusuna önem vermiş, çalışmayı, ticareti teşvik etmiş ve ticari hayatı düzenleyici kurallar getirmiştir. Dinin kurucusunun ve ilk Müslümanların ticari hayat içinden geldikleri, geçimlerini çoğunlukla bu sahadan elde ettikleri düşünülürse konunun önemi daha iyi anlaşılacaktır. Kur’an ve Hadis metinlerinde servet ve sermaye konusunda bazen yerici, bazen de övücü, sermaye sahibi olmayı teşvik edici pek çok bilgiye ulaşılmaktadır. Ayrıca bu konudaki görüşler temel İslâm Hukuku kitaplarında ve şerhlerinde dağınık olarak bulunmakta ve akitlerin hukuki yönüne temas edilmektedir. Bu çalışmayla, İslam Hukuku’nun sermaye, sermayenin büyümesi ve belirli kimselerin elinde toplanmasına bakışı ortaya konmaya çalışılmaktadır.
İslam bir din olarak sosyal adaleti gerçekleştirmeyi ve refahı toplumun tüm kesimlerine yaymayı amaçlar. İslam hukukunda bu hedefe ulaşmak için bir takım gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Maslahat kapsamında yer alan bu düzenlemelerin hedefi tarafların menfaatini koruma ve zarar görmelerini önleme olarak ifade edilebilir. İktisadi hayata ait düzenlemeler de bu kapsamda değerlendirilir.